KMS 22 - Anadolu'da Çifte Minareler

Anadolu Din ve İnançları Platformu için yaptığımız Kültürel Mirasımızı Sırtlananlar söyleşilerimizin bu bölümünde sanat tarihçi Hayri Fehmi Yılmaz’la Anadolu’da Çifte Minareleri konuştuk.


Minare İslam mimarisinin çok önemli unsurlarından biridir. Kökeni çok tartışılmaktadır. Deniz fenerlerinden gelmiş olabilir, kelime kökü zaten oradan geliyor. Asya’dakiler Budist dünyanın haberleşme kuleleriyle ilgili olabilir. Çünkü bu minarelerin bazıları kule görüntüsünde.

Zaman içinde insan sesiyle cemaati ibadete davet etmek için bir ibadethanenin yanına yüksekçe bir kule yapılmaya başlanmış.

Samarra’daki dev bir ordugah camii yanındaki dıştan merdivenli spiral şeklindeki dev minare de çok ilginçtir ve dönemin mimarisinin en güzel örneğidir. 

Asya’da İslam Kuzey Afrika’ya doğru gelişirken o coğrafyada kare tabana oturan minareler var, 10. ve 11. yüzyıldan itibaren İran’ın doğusunda ve İran’da silindirik minareler ortaya çıkmaya başlıyor.

Yavaş yavaş Selçuklu çağından itibaren çifte minareli cepheler ortaya çıkıyor.

Müslümanlar bazı çan kulelerini minare olarak kullandılar.  Latinlerin Doğu’da inşa ettikleri kuleleri minareye çevirdiler ve onlar Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da bazı minarelere ilham kaynağı olmuş olabilir.

Örnek göstermek gerekirse, Urfa Ulu Camii, Urfa Halil-ül Rahman Camii minaresi ve Arap Camii ve Trabzon Ayasofyası minareleri Anadolu coğrafyasında çan kulesinden minareye çevrilen örneklerdir.

Asya’nın içindeki minarelerimiz tamamen silindiriktir, caminin yanındadır, avlunun bitişiğindedir, hatta bazıları o kadar anıtsaldır ki, caminin önüne geçer. Aynı zamanda bunlar kervanlara yol gösteren fener kuleleri gibi de kullanılmış olabilirler. Şehirlerin etrafını gözetlemek ve minare için de kullanılmışlardır.

Selçuklular çağında minarelerin en ihtişamlıları inşa edildi, İran’da, Azerbaycan’da, Anadolu’da.

Anadolu’da tek minarelere çok örnek var. Enteresan olan Selçuklu çağında Taç Kapıların iki yanında minarelerin yükselmesidir. 12-15 yüzyıllar arasında birçok yapıda karşımıza çıkıyor. Sonra bu gelenek İran’da bir geleneğe dönüşüyor ve yaygınlaşıyor.

Anadolu’da da bayağı ilginç örnekler var.

Selçuklularda cephe mimarisi çok önemli ve cephede kapıyı çok vurguluyorlar. Kapının da çok önemli bir anlamı vardır. Dış dünyadan ibadethaneye, maddi dünyadan manevi dünyaya gibi. Geçiş simgesidir. Bu nedenle pek çok yapıda görkemli taç kapılar vardır.

Daha sonra bunlar cephede kapıların iki yanında yükselen iki kuleye dönüşmüşler.

Bu durum Selçuklularda hem camilerde hem medreselerde görülüyor.

Medreselerin işlevi, çeşitleri ve mimarisi de sohbetimizin önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Önemli örnekler olarak Selçuklu kentlerinde çifte minare kullanılmış olanlar arasında en eskisi Konya’daki Sahip Ata Külliyesinin camii, Niğde Sungur Ağa Camii de çifte minareli bir camidir.

Bunların dışındakiler medrese Sivas ve Erzurum’da karşımıza çıkıyor. Sivas’ta Gök Medrese, Sivas Çifte Minareli Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medrese. Erzurum Yakutiye’nin çifte minareli olduğu ama birinin günümüze ulaşmadığı düşünülür.

Daha sonra bu gelenek devam ettirilmemiş. Beylikler ve Osmanlı devrinde çift minare örnekleri görülse de bir kapının yanına iki minare yerleştirme geleneği 14. yüzyıldan itibaren Anadolu’da biter.

Ama bu gelenek İran’da ve Timurlu Orta Asya’sında devam etmiştir. Azerbaycan’da da görülür. Hindistan’da da bir örnek vardır.
Bir kapının yanında yükselen iki minare tamamen doğulu bir imgedir.