Anadolu coğrafyasında farklı inançların getirdiği ritüellerin ve kültürel inanç mirasının etkileşimi, ortaklaşması bizi biz yapan gerçeğimizdir. Bu gerçeğin araştırılması, belgelenmesi, anlatılması hususunda ciddi bir kurumsallaşmaya ihtiyaç olduğunu belirtmeliyiz. Bu kesişmenin-etkileşimin bir örneği, Hristiyan dünyasında “vaftiz” adıyla ve su ile kutsama biçiminde yerleşen ritüelin Arap Alevi inancında insanın yaradılışının kutsanması tezahürü olan “Kıddes” bayramıdır.
Suyla yıkanıp arınma şeklinde yapılan dinsel ritüel; tarihsel süreç içinde çeşitli kiliselerde ve tapınaklarda bütünüyle suya daldırma, vücudun bir bölümünü suya batırma, başına su dökme ve üstüne su serpme şeklinde uygulanır. Suya daldırma gibi yöntemlerde havuz veya tekne kullanılmıştır. Bu tören sırasında çocuğun dinsel eğitimini üzerine aldığı varsayılan bir vaftiz ana ve vaftiz baba seçilerek Çocuğa vaftiz isim verilir. Çocukla vaftiz anne-baba arasında tinsel (manevi) bir akrabalık kurulduğuna inanılır. Bütün bu ritüellerin amacı insanı yenilemek ve eski ile bütün bağlarını koparmaktır. Hıristiyanlığa özgü gibi görünse de tarihsel bulgular çok daha eski çağlarda Sami toplumuna ait pagan (putperest) topluluklarda ve Anadolu’da Kybele tapınağında uygulanırdı.
Su ile kutsama İsa’dan önce çağdaşı Vaftizci Yahya tarafından uygulanmıştır. İsa’yı Ürdün nehrinde vaftiz eden de o’dur. Hıristiyanların bir kısmı ise bu vaftizin İsa tarafından yaptırıldığını ve Yahya’nın bu vaftizden sonra “vaftizci” adını aldığını ileri sürerler. “Yeniden görünmek” anlamına gelen Hristiyan “Teofani Yortusu” öncü peygamber Yahya tarafından İsa’nın Ürdün Nehri’nde Vaftiz edilip peygamberlik görevine başlaması olarak algılanmaktadır. 25 Aralık’ta kutlanmaya başlayan ve 19 Ocak’ta doruk noktasına ulaşan bu kutlamaların amacı Mesih’in vaftizinin anılmasına paralel olarak suların kutsanması törenleri de yapılır. Bu yortuya “görünme” ya da “tezahür etme” adının verilmesinin nedeni İsa (Mesih) vaftiz edilirken Kutsal üçlemenin (Baba-Oğul-Kutsal Ruh) insanlığa kendini ilk defa gösterdiğine inanılır. Baba’nın sesi göklerden duyulmuştur, İnsan sıfatında vücut bulmuş Oğul fiziksel bir görünümle Ürdün Nehri’nde vaftiz edilmektedir, Kutsal Ruh ise Güvercin görünümünde Oğul’un üzerine inmektedir.
Hıristiyanlık bir din olarak kurumsallaştıktan sonra da bu ritüelleri kendi bünyesinde inancın bir parçası olarak devam ettirmiş ve günümüze kadar getirmiştir. Orta-Doğu’da birlikte yaşadığı Sami toplumlarını etkilemiş ve bu toplumlar da kendi geleneklerine uygun-uyumlu olduğu için bu geleneği günümüze kadar devam ettirmektedir.
Nusayriler (Arap Aleviler) 14 Ocak tarihini dünyanın yaratılış günü (Ras El Seni Bayramı) olarak kabul eder. Kutsal kitaplarda Allah’ın insanı 5. gün yarattığı ve kutsadığı geçer. 14 Ocak’tan beş gün sonra yani 19 Ocak’ta “Kıddes” insanın yaratılış bayramı bilinciyle de kutlanmaktadır. Kıddês , kutsal sayma, dua etme, yüceltme, tanrıya şükretme manalarına gelir. Türkçedeki “mu-kaddes” kelimesi yine Arapça kökenlidir. Anadolu coğrafyasında da yaşayan Arap Aleviler günün erken saatlerinden başlayarak gece yarılarına kadar ziyaretlerde bulunur. Ailede başlayan bayramlaşma (Hıristiyanlıktaki vaftiz baba gibi) manevi anne babalar da ziyaret edilerek elleri öpülür ve bu ziyaretlere sırayla tüm tanıdık ve aile bireyleri dahil edilir. Barışın simgesi olan zeytin dalı ve yaban mersini (reyhan) bitkilerinden dallar koparılarak evlere ve işyerlerine asılır. Hatay-Antakya-Mersin bölgesinde yaşamlarını sürdüren Arap Aleviler Kıddes (Ğiyd el Kıddas) bayramına özel olarak kreykuşat ve sarı burma tatlıları, Hıbz Kıddes (Kıddes Ekmeği) yaparak, bayramda konuklarına ikram ediyor. Kıddes günü Kıddes somunu-pidesi (İğyd El Kıddes) yapılır, Kıddes gecesi bir kaba su ve zeytin ya da reyhan dalı konulup sabah o suyla saçlar taranır.
Arap Alevilere ait bir sosyal medya hesabındaki şu ifade makalemizi özetlemektedir: “Zulüm dolu Firavun devrinin sona erdiği ve hoşgörülü Hz. Musa devrinin başladığı RAS ES SENİ ve bütün varlıkların ibadette Hz. İsa’ya eşlik ettiği KIDDÊS bayramlarını kutlarken, bulunduğumuz çağda Firavun’dan aşağı kalmayan, zulümle dünyayı kasıp kavuran, sömüren zihniyetlerin sona ereceği günleri bayram olarak kutlamanın yakın olması dileğiyle...”