Diplomat ve araştırmacı Deniz Kılıçer geçtiğimiz günlerde Vatikan Arşivleriyle ilgili geçmiş çalışmalarını içeren bir dizi yazı kaleme aldı. Kılıçer kamuoyunda sık sık gündem olan Vatikan Arşivleri konusunda oldukça tecrübeli. Vatikan gündemdeki yerini korurken biz de kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik.
Ayberk Giray/ADİP
Deniz Hanım, öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Uluslararası İlişkiler bölümünden 1976'da mezun oldum. Dışişleri Bakanlığında kariyer memur olarak farklı unvanlarla Londra, Ljubljana Cakarta, Stokholm Büyükelçiliklerinde görev aldım. 1988'de, SBF'de master yaptım. Yurtdışı görevlerin yanı sıra Bakanlık Merkez Teşkilatında çalıştım.2005'de, İtalya Cumhurbaşkanı G. Ciampi tarafından verilen Şövalye unvanını (Cavallieri Stella per la Solidarita Italiani) aldım. Dinlerarası diyaloga katkılarımdan dolayı İran'ın Ankara Büyükelçisi Dowlatabadi tarafından 2006'de, Humeyni Altın Nişanı verildi. 2007 Kasım ayında Papalık Tiberina Akademisine fahri doktor unvanı ile şeref üyeliğine seçildim. Son görev yerim Vatikan Büyükelçiliğinde Elçi Müsteşar olarak beş buçuk yıl görev yaptım. Cizvitlerin yönetimindeki Papalık Gregoriana Üniversitesinde Temel Teoloji ön lisansını bitirdim. Yabancı dillerim İngilizce, Maley ( Bahasa Endonezya, Maley) ve İtalyancadır. Dışişleri Bakanlığından 40 yıl yedi ay görev yaptıktan sonra 2019'da emekli oldum. Halen Ocak Medya'da haftada bir dış politika, Vatikan, teoloji ve tarih konularında yazılar yazmaktayım. “Bir Başkadır Diplomatların Dünyası" anı kitabında üç anım yer almıştır.
Dışişleri Bakanlığındaki diplomasi deneyimlerim ve aldığım eğitimler özellikle teoloji okumam olayları değerlendirmemde farklı bakış açıları kazandırdı. Bakış açılarımın farklılıklarını Türkiye gibi çok zengin bir kültür ve tarihe sahip bir ülkede yaşamak, İzmirli bir aileden gelmem ve babam Turgut Kılıçer'in Valilikleri sırasında Anadolu’yu gezmek ve buralarda okumanın verdiği katkıları da belirtmem gerekir. Tabii ki görev yaptığım ülkelerin dillerini, tarih ve kültürlerini yakından öğrenmek bana ayrıca farklı perspektifler kazandırdı.
Vatikan Arşivleri neden önemlidir? Neden üzerinde sis perdesi gibi bir mit oluştu?
Aslında Vatikan Gizli Arşivi denilen (Archivio Segreto Vaticano) ve Vatikan Müzesi’nin altına doğru uzanan toplam 85 kilometreye yakın raflarda saklandığı bilinen belgelerin tümü XVII. yüzyıldan itibaren derlenmeye başlanmış. Gizli denmesinin nedeni önceleri sadece Papaların kullanımına açık olduğu için. Arşivler ilk kez 1881’de Papa XIII. Leo tarafından araştırmacılara ve bilimle uğraşanlara açılmış. Uzmanlar, Papalara ait olan arşivlerin Latince özel anlamına gelen “secretum”un gizli olarak yanlış çevrilmesinden kaynaklandığını ifade ederler. Papa Francesco, 22 Ekim 2019’da, bu gizlilik konusundaki tartışmalara son vermek amacıyla Arşivin adını Vatikan Papalık Arşivi (Archivio Apostolico Vaticano / Vatican Apostolic Archive) olarak değiştirmiştir.
Vatikan arşivlerinin gizeminin din adamlarının çeşitli olaylar karşısındaki bakış açılarını yansıtmasından ayrıca buradan faydalanmanın ve arşivlere ulaşmanın zorluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Bir kere arşivleri kullanabilmek için üniversite mezunu olmanın yanı sıra master derecesi de aranıyor. İtalya'da master derecesi olanlara "doktoressa/doktore" deniliyor. Arşivlerde tüm belgelere erişebilmek için bir başpiskoposun referansı veya bir Papalık Üniversitesinde okumak gerekiyor. Diplomat, elçi unvanı sahibi olmanızın arşivlerde bir etkisi bulunmuyor. Verilen kimlikler bir yıl geçerli. Arşivler sabah 08.30'da açılıp akşam 17.00'de kapanıyor. Bilgisayar, tablet ve cep telefonunun içeri sokulması yasak. Belge talep etme 16.00'da sona eriyor. Sabahtan öğleye kadar iki, öğleden sonra ise üç belge talep edilebiliyor. İçerde kamera sistemi ile yakın kontrol yapılıyor. Ziyaretçilerin sık sık uyarıldıklarına tanıklık ettim. Belgeler bazen kullanımda olduğu için ulaşması zor olabiliyor. Arşiv belgeleri talep edebilmek için önce yıllara göre tasnif edilmiş kataloglardan numaralarını bularak arşiv görevlisine vermek gerekiyor. O arşivlerde belgelere bakabilmek inanılmaz bir duygu. Bu kuralların ayrıntıları zamanla değişebilir ama erişimin zorluk derecesi hakkında fikir vermiştir sanırım.
Vatikan arşiv belgelerinin önemi buradaki belgelerin farklı ülkelerde bulunan rahipler ve Nuncio denilen Vatikan Büyükelçileri tarafından kaleme alınmış raporlar olması da Katolik din adamlarının "evrensel kilise" mensubu olarak olaylara bakış açılarını yansıtmalarında. Katolik din adamlarının gözünden olaylara, ülke ve kişilere bakış daha farklı diye düşünüyorum. Bir kere teolojinin yanı sıra tarih, diplomasi ve felsefe bildikleri için analiz ve değerlendirmeleri de farklı oluyor. Vatikan Diplomasi Akademisine davetle öğrenci alınıyor. Rahiplik sürecinin başlangıcından belli bir yaşa kadar takip edilen Katolik din adamları diplomat olmak üzere bu Akademiye davet ediliyorlar. Başvuruda bulunan diplomatlık şansını kaybediyor.
Siz bu arşivlerde ne gibi araştırmalar yaptınız?
Vatikan Büyükelçiliğimizdeki (Eylül 2005-Temmuz 2011) görevim sırasında, Cizvitlerin idaresinde bulunan Papalığa ait Gregoriana Üniversitesinde temel teoloji dersleri alırken Vatikan arşivlerinin ülkeler ve dünya tarihi açısından önemine değinen rahip profesörler oldu. Son olarak 2017 senesinde olmak üzere bundan sonra dört kez daha arşive çalışmak amacıyla gittim. Arşivlerde ilgimi çeken belgelerin başında değişik dinlere sahip ülkelerde bulunan Katolik rahiplerin veya Nuncio denilen büyükelçilerin Vatikan’a gönderdikleri ülke raporları ve değerlendirmeleri geliyor.
Vatikan arşivlerinde ilgi ile okuduğum ve Latince olduğu için çevirisini yaptırdığım konuların başında Vatikan’da esir tutulan Cem Sultan’la ilgili el yazması belgeler gelmektedir. Bu konuda Ocak Medya’da çıkan “Kutsal Melek Kalesinin Çağrıştırdıkları” yazımda bu bilgilerin çoğunu kullandım. "Evrensel kilise" savıyla Katolik Kilisesinin bu dünya işleri ile yakından ilgilendiklerini gördüm. Bu nedenle Vatikan, "Kutsal Topraklar"ın da sahibi Osmanlı İmparatorluğu ve Hristiyanlığın yeşerdiği topraklar olarak Anadolu’nun sahibi Türkiye ile yakından ilgilenmiştir. Hristiyanların bekası ve barış için uğraş veren Papaların Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye ile ilgili girişimlerini, yakın ilgilerini bu belgelerde okudum. Bu belgelerin çoğunu edindim. Belgelerle ilgili çalışmalarım devam etmekte. Diplomatik anılarımın yanı sıra bu belgeleri de yorumlayarak okuyuculara sunmak istiyorum.
Vatikan arşivlerinin Osmanlı-Türkiye tarihi açısında önemi nedir? Türkiye araştırmacıları Vatikan arşivlerinde hangi konulara bakmalı?
Vatikan arşivlerinin Türkiye açısından önemi ülke tarihine ışık tutacak rapor ve bu raporların sonundaki ilginç ve önemli değerlendirmelerde saklıdır. Din adamlarının diğer ülke devlet adamlarıyla rahatça görüşebilmeleri onların Türkler ve Türkiye hakkındaki görüşlerini açıkça rahiplere ifade etmeleri Türkiye'ye bakış açılarını sergilediği için önemlidir. Burada bir örnek vermek gerekirse Vatikan İstanbul'daki Temsilciliğini ancak 1950'lerin sonunda Ankara'ya taşımış ve diplomatik ilişkiler Nisan 1960'da kurulabilmiştir. Bunun nedenlerinin başında temkinli Vatikan diplomasisi gelmiştir diye düşünürüm. Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan Atatürk'ün önderliğinde büyük bir başarı ile çıkan Türkiye yakın takibe alınmış.
İngiliz Devlet Arşivi “Public Record Office” ile diğer batı ülkelerinin çoğunda arşivlerdeki gizlilik süresi 30 yıl olduğu halde Vatikan arşivlerinde bu süre 70 yıl. Bu nedenle 1951 yılına ilişkin belgeler ancak bu yıl incelemeye açıldı. Sadece Papaların bu süre öncesinde arşiv açma yetkileri bulunmakta. Zira arşivler Papalara ait. Papalık ve Vatikan makamlarının kararlarıyla kapalı duran ve özel izinle bile açılmayan arşivlerin başında 1915 yılı ile ilgili kataloglar var. Vatikan ve Papalar da bu konuda taraf olmak istemiyorlar. Bu tarafsızlık politikası, II. John Paul’ün 2000 yılında ima ederek ve şimdiki Papa Francesco’nun “Ermeni Soykırımı” diyerek açıkça yaptığı resmi açıklamalarla değişiyor. Bunun nedenlerine ise anı kitabımda değineceğim.
Vatikan arşivlerinde Türkiye ve Osmanlı dönemiyle ilgili çok sayıda belge mevcut. Asıl olan bu belgeleri yayınlamak değil onları değerlendirmek. Tarihçilerimizi değerlendirme yapmaları konusunda teşvik etmek gerekir. Örneğin Vatikan’da esir tutulan Cem Sultan hakkındaki el yazması belgeler Türkiyeli araştırmacılar için önemli olabilir.
Türkiye’deki arşivler konusunda da yapılacak çok iş var. Bu konuda, yetkilileri uyaran tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı‘nın kapsamlı yazıları mevcut. Arşivlerimiz geçmişimiz demektir. Geçmiş her zaman geleceği belirler. Hocamızın uyarılarına artık kulak verelim. Kendi tarihimize geç de olsa bir an önce sahip çıkalım. Vatikan arşivlerine de bakalım ama önce kendi arşivlerimizin tasnif edilmesi, Osmanlıca bilen arşivci yetiştirilmesi ve Osmanlı arşivlerinin incelenmesi gerekir.