ABDAL MUSA ZAMANIDIR

Alevi ve Bektaşilerin Toroslardaki büyük buluşması bu yıl da Pandemi yasakları nedeniyle gerçekleşemeyecek. 14. yüzyılda yaşadığı kabul edilen ve Alevi-Bektaşilerce kutsal sayılan “On iki Makam"dan on birincisi olan "ayakçı postu”nun sahibi Abdal Musa'nın saygıyla anıldığı ve bir ibadetin yerine getirildiği güne dair Akdoğan Özkan imzalı “Kardeş Bayramlar ve Özel Günler” kitabındaki bilgileri aktarıyoruz.

Alevi-Bektaşilerin kitlesel bir biçimde katıldığı bu etkinlik, Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nden sonra Anadolu'daki ikinci büyük anma günüdür. Etkinlik eskiden mahsullerin kaldırılmasından hemen sonra, yani eylül ayında yapılırmış. 1992 yılından bu yana haziran ayında yapılıyor. Son yıllarda okulların tatil olduğu dönem göz önüne alındığından Antalya'daki türbesini merkez kabul eden alandaki etkinlik 15 Haziran'ı geçen hafta sonu gerçekleştiriliyor.

Adı ilk Osmanlı kroniklerinde de geçen Abdal Musa hakkındaki en geniş bilgi on sekiz yaşında Abdal Musa'ya (Alâeddin Gaybi) intisap etmiş müridi Kaygusuz Abdal'ın Menakıbnamesi'nde yer alır. Belki de bu yüzden bu törenlerde Kaygusuz Abdal da anılır. Abdal Musa, menkıbelere göre Bursa'nın Osmanlılarca fethinden önce Buhara'dan gelmiş Kırk Abdal'dan biri ve belki de en önemlisidir. Kerametleriyle Batı Anadolu'da büyük bir şöhret kazanmış olan Abdal Musa ile ilgili menkıbeler İslamiyet öncesi inançlardan da motifler taşımaktadır. 600 yıllık Abdal Musa Dergâhı’nın 17. ve 18. yüzyıllarda altın çağını yaşadığı düşünülüyor. Bir zamanlar dergâhın çevre ilçelerde çiftlikleri, Kalkan'da bağları, Finike ve Kaş'ta mülkleri, Elmalı'da fırını varmış. Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilmesi akabinde Anadolu'daki pek çok Bektaşi dergâhının başına gelenler Abdal Musa Dergâhı’nın da başına gelmiş. Mallar, mülkler satılıp hazineye aktarılmış.

Abdal Musa'nın Antalya'nın Elmalı ilçesine bağlı, iki yüz elli haneli Tekke köyündeki ziyaretgâhı çevresinde düzenlenen törenler, Hıdrellez geleneklerini çağrıştırır. Ziyaretçiler arasında Anadolu'nun dört bir yanından gelen insanlar olduğu gibi, komşu Akcaeniş ile Kumluca ve Finike'nin Tahtacı Türkmen köyleri halkı da bulunmaktadır.

Abdal Musa'yı anma etkinliklerine katılan ziyaretçilerin bir kısmı, her yıl 6 Mayıs'ta Hidrellez'de akmaya başlayan Uçarsu'ya ait efsanenin geçtiği rivayet edilen Yeşilgöl'e yolculuk yaparlar. Otobüslerle dik yamaçlardan Torosların bu yüksek yaylasına tırmanılır. Uçarsu'nun bulunduğu yeşillikler piknik alanına döner. Tekke köyündeki anma törenleri cumartesi günü Uluçınar Meydanı'ndaki anfitiyatroda gerçekleşir. Etkinlikler köyün Alevi-Bektaşi dedesinin tüm Anadolu Alevi ve Bektaşi erenlerinin isimlerinin geçtiği, Hz. Ali, Hz. Muhammed, Hasan ve Hüseyin ile On iki İmamların, Ehlibeyt'in adlarının anıldığı, dilekli, temennili, niyazlı duazimam ile başlar. Sonra Tekke köyü semah ekibi semah döner. İki gün boyunca Türkiye'nin dört bir yanından gelen semah ekipleri ile halk ozanları bu meydanda halkı coşturur.

Son yıllarda politikacıların da ilgi gösterdiği anma etkinliklerinde bir yandan kurban kesilirken bir yandan Abdal Musa Türbesi ziyaret edilir. Bir oda ve bir giriş salonundan oluşan türbenin ziyaretinden önce bahçedeki şadırvanda kutsal sayılan su ile abdest alınır. Ziyaret sırasında Abdal Musa'nın türbesine yüz sürülüp niyaz edilir. Sandukası etrafında saygı ve sevgi ile dönülür. Abdal Musa ve Budala Sultan türbelerinin ardından köy mezarlığında yatanlar ziyaret edilir, burada niyaz ve duaya durulur. Grupların dini liderleri olan Babalar dilek ve tövbeler içeren "gülbank" duaları okurken, topluluk üyeleri sağ ellerini sol elleri üzerinde "mühürleyip" dara durur, "Allah Allah" diyerek yakarışa katılırlar.

Halk kültürü araştırmacası Öznur Tanal'a göre, yemekten önce Baba tarafından bir dua daha okunur: "Bismişah, Allah Allah, Sofrayı Merdan, Nimet-i Yezdan, Pir-i Horasan. Bereket-i Halil-i Rahman. Sofra Ali'nin, Nimet Veli'nin, Şefaat Muhammed'in. Sofra hakkına, evliya keremine, cömertler demine, gerçekler demine hû diyelim hû."

Kurbanlar yendikten sonra Baba bir dua daha okur: "Bismişah, Allah Allah. Sır ola, nur ola, yediklerimiz tahur ola. Bu gitti, ganisi gele. Hak bereketini vere. Yiyip yedirenlere, pişirip taşıranlara, kazanıp getirenlere sağlık, sefalık, dirlik, birlik vere. Gerçeğe hû."

Gün içinde adak ağaçlarına çaputlar asılır. Dünyanın en saf sedir ormanının da yer aldığı Çığlıkara Ormanları’nın girişine oldukça yakın bir mevkide bulunan 1700 yaşındaki Şah Ardıç ağacının dalları dahi bağlanan çaputlardan nasibini alır. Ağaç altlarında sazlar çalınır, yenilir, içilir.