Dar bir gömlek: Cemaat vakıfları seçim yönetmeliği

Okan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Avukat Cem Murat Sofuoğlu “Cemaat vakıflarının yönetim kurullarına seçim yapma hakkı yasada bulunmayan yetkilerin kullanılmasıyla ‘cemaat vakıflarına dar bir gömlek’ giydirilmek istenmektedir’ diyor.

(Karar gazetesi, 31/07/2022)

Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) 19.01.2013 tarihinde iptal edilen Müslüman olmayan azınlık vakıflarının yönetim kurullarının seçim ve esaslarına ilişkin 17 maddeden oluşan bir yönetmeliği, aradan 9 yıl geçtikten sonra, 18.06.2022 tarihinde yayımlayarak yürürlüğe sokmuştur.

Yönetmeliğin ilk dört maddesinde amaç, kapsam, yasal dayanak ile yönetmelikte belirtilen isim ve kurumların tanımı yapılmıştır.

5. madde ile 14.maddede ise, cemaat vakıflarının yönetim kurulu üyeliklerine ilişkin seçimlerin usul ve esasları belirtilmiştir.

Seçimlere ilişkin 5/1 maddede “Bu Yönetmeliğin uygulanmasında; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşma hükümleri saklıdır” denmektedir. Tekil olarak kullanılan bu uluslararası antlaşmanın Lozan Antlaşmasını mı, yoksa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini mi; veya her ikisini de mi kapsadığı anlaşılmıyor. Yönetmelikte bu kelime “…uluslararası antlaşmalar..” şeklinde kullanılsaydı daha doğru olurdu kanısındayız.

5/2 maddede “ Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde, sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerinin seçimlerinde kabul görmüş, yerleşmiş, uygulama ve pratikler esas alınır.” denmiştir. Hangi sivil toplum kuruluşlarının seçimleri esas alınacaktır: Vakıflar mı? Dernekler mi? Barolar mı? Odalar mı? Bu da müphem bırakılan bir konu olmaktadır. Ayrıca “ kabul görmüş, yerleşmiş, uygulama ve pratikler” de çok muğlak, herkese ve her olaya göre değişen bir alt madde olarak yerini almış.

Seçim çevresini belirleyen 6/1 madde yeni bir düzenleme getirmiş ve İstanbul için seçim çevresi olarak, milletvekili seçimlerinde uygulanan seçim çevrelerini esas almıştır. Yönetim kurulunun oluşturulmasını düzenleyen 7/2 maddede yönetim kurulunun 7 kişiden oluşacağı emredici bir hüküm olarak belirtilmiş ve 7/3 maddede “ Cemaat mensubu çok olan ve vakfın işleyişi açısından yediden fazla üyeye ihtiyaç duyulan vakıflarda… yönetim kurulu en fazla on bir üyeden oluşturulabilir.” denmiş ve asıl üye sayısının salt çoğunluğu kadar yedek üye seçileceği belirtilmiştir.

***

Özellikle nüfusu gittikçe azalan, ama gayrimenkul açısından en zengin olan Rum Cemaatinin 6. ve 7. Maddelerin uygulanmasından büyük zarar göreceği açıktır.

Daha önce hiç uygulanmayan milletvekili seçim çevreleri düzenlemesinin getirilmesinin nedeni ve yararı anlaşılamamaktadır. Cemaat sayısı az olan Rum, Bulgar, Süryani vb. cemaatler bu seçim çevreleri uygulaması ile zor durumda kalacaklardır. Bir de vakıf yönetimi için en az 7 yedi asıl ve dört yedek üye seçilmesi zorunluğu getirildiğinden, sayıca az olan cemaatlerin bu seçimlerde ne kadar güç durumda kalacakları açıktır.

Bazı cemaat vakıflarının örneğin Gürcü Katolik Cemaatine ait bir vakıf, Bulgar Cemaatine ait bir vakıf, Ermeni Protestan Cemaatine ait iki vakıf İstanbul ikinci Seçim Bölgesinde bulunmakta olup, Birinci ve Üçüncü Seçim bölgelerinde bu cemaatlerin vakıfları bulunmamaktadır. Bu durumda yeni yönetmelik uyarınca, Birinci ve Üçüncü Bölgelerde oturan cemaat mensuplarının seçme ve seçilme hakları olmayacaktır. Cemaat mensupları ikamet ettikleri seçim bölgelerinde seçme ve seçilme hakları olsa bile, diğer iki bölgede bu hakları olmayacak ama bu bölgelerdeki kilise, okul, hastanelerden… yararlanabileceklerdir. Bu durum hiç şüphesiz Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme hakkını ihlal etmektedir.

Yönetmeliğin 8/ç maddesi ile seçmenlik şartı olarak seçim tarihi itibariyle en az altı aydan beri seçim çevresinde ikamet etme zorunluğu getirilmiştir. Bu madde adil ve hukuka uygun bir seçim yapılması şartını ortadan kaldırmaktadır.

Anayasa ve Seçim Yasasına göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurtdışında yaşasalar dahi seçme ve seçilme hakları vardır. 8. madde ile yurtdışında yaşayan veya İstanbul dışında bir şehirde yaşayan cemaat mensuplarının anayasal hakları olan seçme ve seçilme hakları ellerinden alınmaktadır.

***

Türkiye’de yapılan seçimlerde, ülke dışında nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar cemaat mensupları oy kullanmak hakkına sahipken, vakıflarının yönetim kurulu seçimlerinde oy kullanamayacaklardır.

Yeni ihdas edilen ve insan haklarına aykırı olan bu maddenin de düzenleme mantığını anlamak mümkün değildir.

Rum ve Ermeni Cemaatlerine ait okullarda öğrenciler adres kayıt sistemine bağlı olmadan, İstanbul’un hemen her bölgesindeki okullarda eğitim görmektedirler. Buna göre, İstanbul’un hatta Türkiye’nin her bölgesinden gelen öğrenciler bu okullarda kayıt yaptırabilmektedirler. Bu okullarda okuyan öğrencilerin velileri de bu okulların bağlı oldukları vakıfların yönetim kurulunda görev almak istemektedirler. Çocukları Cemaat Vakıfları dışındaki okullarda eğitim gören veliler, okul aile birliği yoluyla okul yönetiminde söz sahibi olabilirken, Müslüman olmayan azınlıklara mensup veliler bu madde nedeniyle okulun bağlı olduğu vakıfların yönetiminde söz sahibi olamayacaktır.

Yönetmeliğin 11. Maddesinde düzenlenen Seçim Tertip Heyetinin her bir seçim için 5 asıl ve iki yedek üyeden oluşması gerekmektedir, ancak 11/5 maddesi uyarınca, söz konusu heyette görev alanlar, yapılacak seçimde yönetim kurulu adayı olamayacaklardır. Bu durumda vakıf sayısı fazla olan – örneğin cemaat mensubu az olan Rum Cemaati için- ayrı ayrı seçim tertip heyeti oluşturulması neredeyse olanaksız olacaktır.

Yine Yönetmeliğin 10/1 ve 12/2 maddelerine göre, hem vakıf hem de Seçim Tertip Heyeti bir aylık süre içinde seçimle ilgili belge ve bilgileri mükerrer olarak, yani iki defa Vakıflar Bölge Müdürlüğüne bildirmek zorunda bırakılmıştır. Bu da gereksiz ve yorucu bir bürokratik işlem olarak Yönetmeliğe konmuştur.

***

Bu arada Yönetmelikte gözlemlenen bir diğer husus da, süre ve tarih bolluğudur. İki buçuk sayfalık Yönetmelikte tam on beş ayrı yasal süre ve tarihten bahsedilmektedir. Bu kadar çok sürenin konmasının nedeni belli değildir.

Yönetmeliğin 12/2 maddesiyle Vakıflar Bölge Müdürlüğüne aday listelerini kontrol adı altında Vakıflar Yasasında bulunmayan saklı bir

veto yetkisi verilmiş, 12/3 ve 13/ a maddeleri ile de, Seçim Tertip Heyeti tarafından Bölge Müdürlüğüne bilgi verme yükümlülüğü getirilmiştir. Böylece Vakıflar Kanununda bulunmayan bir yetki daha VGM tarafından kullanılmış olmaktadır. Bu da yasaya aykırı bir durum teşkil etmektedir.

***

Yönetmeliğin herhalde en kritik maddelerinden biri de, İstisna başlığı altında zikredilen 15. maddedir. Buna göre, hastanesi olan cemaat vakıflarının yönetim kurullarının seçimine ilişkin usul ve esaslar bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği bir yıl içinde Sağlık Bakanlığının olumlu görüşü doğrultusunda düzenlenen yönetmelikle belirlenir ve bu vakıfların yönetim kurulu seçimlerinin 31.12.2023 tarihine kadar sonuçlandırılması gerekir, denmiştir.

Bir kere ne Vakıflar Kanununda, ne başka mevzuatta cemaat vakıflarıyla ilgili olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğüne (VGM) başka bir bakanlığı görevlendirme yetkisi verilmemiştir. VGM kendisine yasayla verilmemiş bir yetkiyi kullanarak, Sağlık Bakanlığından görüş sormaktadır. Ayrıca bu mantıkla, cemaat vakıflarına ait okulların yönetimi Milli Eğitim Bakanlığı’nın; Kilise ve havraların yönetimi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı veya başka bir kurumun olumlu görüşü doğrultusunda düzenlenen bir yönetmelikle belirlenebilir. Bu İstisna maddesi uluslararası sözleşmelere, Anayasaya, Vakıflar kanununa ve ilgili tüm mevzuata aykırıdır.

***

Sonuç olarak, yeni yayımlanan Cemaat Vakıfları Seçim Yönetmeliği 5. Maddesinde zikredilen Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere (Lozan Antlaşması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) aykırı olduğu gibi, Anayasa’ya, Vakıflar Kanununa da aykırıdır.

Cemaat vakıflarının yönetim kurullarına seçim yapma hakkı ve özgürlüğü vetolarla, bildirim zorunluluklarıyla, Yönetmeliğe konmuş bir dolu karmaşık sürelerle, bürokratik süreçlerle, tam bir vesayet altına alındığı gibi, yasada bulunmayan yetkilerin kullanılması ile ”cemaat vakıflarına dar bir gömlek” giydirilmek istenmektedir. Cemaat Vakıfları Yönetmeliği bu haliyle, Müslüman olmayan azınlık vakıfları yönetim kurulu seçimlerinin bir güvenlik meselesi olarak görüldüğünü düşündürmektedir. Yönetmelik yukarıda belirtilen nedenlerle adil olmadığı gibi, bir yönetmeliğin yasaya ve anayasaya aykırı olmayacağı ilkesi olan normlar hiyerarşisini de ihlal etmektedir.